Sevilla: Ritmin Attığı Şehir
Bazı şehirler insanın içine yavaş yavaş siner. Bazılarıysa ilk adımda seni içine çeker, kalbini ateş gibi kavrar. Sevilla, o ikinci türden. Daha tren istasyonuna iner inmez fark ettim bunu; sıcak hava tenime değil, ruhuma çarptı. Burası sadece İspanya’nın güneyinde bir şehir değil, Endülüs ruhunun atardamarı gibi. Bu şehirde adım attığın her yerin bir ritmi var. Sokaklar dans ediyor, insanlar melodik konuşuyor, gölgeler bile güneşe karşı flamenko yapıyor sanki.
Mimarisinden müziğine, yemeklerinden gecelerine kadar her şey bir ritim, bir tutku, bir varoluş biçimi gibiydi.
Flamenko’nun Kalbinde Bir Akşam
İlk gece Triana tarafına geçtim. Köprüden bakarken gökyüzü turuncuya, nehir altın rengine dönüyordu. Ama esas renk, esas his… sokak aralarında duyulan flamenko sesindeydi. Bir tabla, bir gitar ve bir çift ayak sesi... Bu kadar az şeyle bu kadar çok duygunun anlatılması bana büyü gibi geldi. Bir gösteriye denk geldim. Gösteri değil aslında, daha çok bir duygunun patlaması. Sanat burada sahneye değil, hayatın kendisine ait.
Alcázar Sarayı: Taşta İşlenmiş Rüya
İkinci günümde sabahın erken saatlerinde Alcázar Sarayı’na girdim. Bahçeler, serin revaklar, mozaikler… Endülüs mimarisi burada zirvede. Bir kapıdan giriyorsun ve sanki bir masalın içine düşüyorsun. Her detay, gözünü değil içini doyuruyor. Fotoğraf çektim, ama durup sadece baktığım anlar daha uzun sürdü. Burası bir saray değil, bir zaman makinesi gibi.
Sevilla’nın Meydanları ve Sokakları
Plaza de España... Bunu sadece görmedim, yaşadım. At arabalarının sesi, kemancıların melodisi, kanaldaki kayıklar... Her şey o kadar abartısız ama o kadar etkileyici ki... Fotoğraf gibi duran ama içi capcanlı olan bir meydan.
Sonra dar sokaklara daldım. Santa Cruz Mahallesi... Gölgedeki serinliğiyle, duvarlarında yasemin kokusuyla seni içine çekiyor. Hiçbir planda yoktu ama orada saatlerce kayboldum. Ve bu şehirde kaybolmak bir amaç haline gelebiliyor.
Lezzetlerin Coşkusu
Sevilla’da yemek yemek de bir sanat formu.
Benim favorim; Salmorejo – Domatesli, sarımsaklı, serin bir çorba. Espinacas con garbanzos – Nohut ve ıspanakla yapılan geleneksel bir tabak.
Ve tabii ki… tapas. Ama buradaki tapaslar sadece bir şeyler yemek değil, sohbet etmek, vakit geçirmek, paylaşmak demek. Her sokakta farklı bir tat, her tabakta başka bir hikâye.
Para Birimi: Euro (€). Kart kullanımı yaygın, ama lokal pazarlar ve sokak satıcıları için biraz nakit taşımanızda fayda var.
Saat Farkı: Türkiye ile aynı saat diliminde
Tavsiyeler
Flamenko gösterisi için küçük, samimi mekânları tercih edin. Turistik değil, gerçek olanlar büyüleyicidir.
Sokaklarda vakit geçirin. Sevilla, yürüyerek tanınır.
Siesta saatlerine dikkat edin. Öğleden sonraları bazı yerler kapanır; planınızı buna göre yapın.
Triana bölgesine geçin. Şehrin otantik yüzü orada.
Akşam yürüyüşü yapın. Gündüz sıcağı yerini yumuşak bir hafifliğe bırakınca şehir çok daha dokunaklı oluyor.
Sevilla bende iz bırakmadı… Beni tamamen içine aldı. Eğer bir şehir sadece görülmek değil, hissedilmek istiyorsa… Ve siz de sadece turist değil, yolcu olmayı seçiyorsanız… Sevilla sizi bekliyor. Ve evet, dans etmeyi bilmeseniz bile bu şehirde adımlarınız bir melodiye dönüşür.